DEYADER Çocuk Hakları Birimi olarak bu ülkede çocuk olmanın nasıl bir şey olduğunu düşündük, elde ettiğimiz verilerle ortaya çıkan tabloyu sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Türkiye’de meydana gelen bütün ölümlerin yaklaşık %30’unu bebek ölümleri olduğunu biliyor musunuz?
Peki 1 yıl içinde canlı doğmuş bebeklerin, 1 yaşına gelmeden kaçının hayata veda ettiğini?
Maalesef ülkemizde bebek ölüm hızı inanılmaz boyutlarda. Rakamlarla sizi sıkmak istemeyiz ancak dünya geneline bakıldığında bebek ölüm hızı oranı ülkemizde binde 53, gelişmiş ülkelerde bu oran binde10 veya daha az düzeylerde karşımıza çıkıyor ve istatistiklere göre bir ülkenin bebek ölüm hızının yüksekliği aynı zamanda o ülkenin sağlık düzeyini de gösteriyor.
Peki bu ölümlerin sebepleri neler?
Çocuklar hepimizin kıymetlisi biliyoruz. Fakat istatistiklerin söylediğine göre onları korumak için çok az şey yapabiliyoruz.
2016 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’deki çocuk gelin sayısı 181 bini aştı. 18 yaşından küçük kızını evlendirmek için mahkemeye dava açan ailelerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. Çocuklarımızı ve geleceğimizi olumsuz etkileyecek, “çocuk gelinler’ ve ’çocuk anneler’ sorunu göz ardı edilmeyecek kadar büyük bir boyuta ulaştı” Erken yaşta evlilikler, kız çocuklarının kendilerini koruyamayacak yaşta evlendirilmeleri, en temel insan hakkı olan eğitim haklarının önündeki en büyük engeli oluşturuyor.
Nüfusun yarısı olan kız çocukları ve kadınların eğitim fırsatından yoksun kalmaları ise, ilerleyen yıllarda ülkemizin gelişmesini, kalkınmasını ve demokratikleşmesini engelleyecek en önemli sorun halinde karşımızda duruyor. Ülkemizde Türk Medeni Kanunu’na göre evlilik yaşı, 17 yaşını bitirme koşuluna bağlıdır. Türk Ceza Kanunu’na göre de resmi nikah yapılmadan evlendirilme bir suçtur. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre de 18 yaşına kadar her insan çocuktur, korumak ve desteklemek gerekir.
Türkiye’de en az 42.000 çocuğun sokaklarda yaşadığı ya da çalıştığı tahmin ediliyor; ancak gayri resmi rakamları soracak olursanız 80.000 civarında. Bu çocukların büyük çoğunluğu, Türkiye’de çok az belediyenin sağlayabildiği daha iyi yaşam standartları arayışı içinde şehirlere akın eden ve sosyal olarak sınırlılıkları olan göç etmiş ailelerden geliyorlar. Çoğu herhangi bir okula düzensiz gidiyor ve hayatlarının önceliğini sokaklarda çalışmak oluşturuyor, eğitimlerini de kaçınılmaz olarak ikinci sıraya alıyorlar. Sanılan aksine çoğu hala aileleriyle birlikte yaşıyor ve içinde bulundukları durumları ailelerinin durumundan kaynaklanıyor.
Sokakta yaşamaya itilen çocukların nispeten küçük bir bölümü ise ev ve aileleriyle daha zayıf bağlara sahip. Yoksulluk ve sosyal dışlanma yaşayan ailelerin genelinde aile içi güvensizlik ve çatışma görülüyor. Bu ortam yüzünden yıpranan çocuklar evleri, aileleri ve eğitim sistemi ile bağlarını kısa zamanda koparıyorlar. Birçok şehirde sokakta yaşayan ve/veya çalışan çocuklara sunulan hizmetler, çocukların madde bağımlılığından kurtarılması, çocukların ailelerine geri döndürülmesi ya da ailelerin çocuklarını sokakta çalıştırmaktan vazgeçmesinin sağlanması ve geçici barınma imkanlarının sağlanmasına odaklanmış durumda. Yetersiz kalınan durumlarda, bu rolü sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin üstlenmesi gerekiyor.
DEYADER Çocuk Hakları Birimi, Türkiye’de çocuklara yönelik yaşanan sorunların (çocuk ölümleri, anne ve çocuk sağlığı, sağlıklı doğum süreci, annelik psikolojisi, üreme sağlığı, istenmeyen gebeliklerin önlenmesi, taciz, tecavüz, göç, terör, savaş, yoksulluk) çözüm yollarının araştırılması, konuya ulusal ve uluslararası dikkati çekebilmek için lobi faaliyetleri yürütmek, seminer ve konferanslar düzenlemek, kampanya projeleri oluşturmak yani kısaca bu çocukların hayata yeniden tutunabilmelerini sağlamak, ülkesine ve topluma faydalı bireyler olabilmeleri için almaları gereken eğitimi desteklemek, çocuklarımızın kayıp kuşak olmalarına izin vermemek amacı ile stratejik eylem planları geliştirmeyi hedeflemektedir.